Yazar arşivleri: mgencer

İşletme bilimi

“Ne için çalışırız?”… “İşletmeler neden vardır?” … bunları bir işletme okulunda sorduğunuzda sınıfın arka sıralarından bir öğrenci nihayet cevabını bildiği bir soruya denk gelmişçesine hevesle el kaldıracaktır: “Para için”.

Çok basit ve aşikar görünen bu cevabın yanlışlığı ve sığlığı işletme biliminin en heyecan verici ve en zorlayıcı tarafı olsa gerek. Şöyle düşünün: bir işletmenin para için var olması bir insanın nefes almak için var olması ile eşdeğer bir durum. Oysa çoğumuz “ne için yaşıyorum?” sorusuna “nefes almak için” diye cevap vermeyiz; hatta akla ilk gelen cevap bu ise ortada ciddi bir sorun olduğunu düşünürüz (psikiyatristlik bir durum). İşletmeler de bir para okyanusunda yaşayan sosyal varlıklar, ve evet nefes almaları bir zorunluluk. Ama yaşama sebebi bu mudur yani…

Çok yakında bir yılı dolacak: Bartın’daki maden ocağı patlamasında 42 insan öldü. Olaydan bir süre önce çalışma ortamında gaz kaçağı olduğu şüphesini yöneticisine aktaran ve gaz dedektörü talep eden işçi yöneticisinden “bize kömür lazım sizin keyfiniz değil” yanıtını almış1. Tercümesi “bu kömür işletmesi sadece para için var, siz insanların bir önemi yok”. Olay bu kadar trajik ve ölümle ilgili olduğunda işletmenin “para için” var olduğu cevabının yanlışlığı çok aşikar. Oysa diğer herhangi bir durumda “para için” cevabı ile ilgili duyduğum endişeyi dile getirsem birçok kişi yersiz bulacak, “felsefe yapma hoca” diye düşünecektir.

Ama dedim ya bu cevabın doğruluğu veya yanlışlığı bizim bilim alanımızın en heyecan verici taraflarından biri. Şöyle düşünün: “para için” cevabının basitliği para okyanusundaki birçok varlığın durumunu tarif etmek için geçerli olabilir, ama sistemde anahtar öneme sahip varlıkları tarif etmekte işe yaramaz. Bizim gerçekten başarılı bulduğumuz işletmeler ortaya ciddi bir katma değer önerisi koydukları, insanların ihtiyaçlarına yeni ve özgün çözümler üretebildikleri için çok para kazanırlar ve büyürler, tersi değil. Bu yüzden biz işletme bölümünde geleceğin yöneticilerini eğitirken örnek vaka olarak Apple’ı ve Steve Jobs’u inceliyoruz, Soma maden işletmesini ve 301 işçinin ölümünden sorumlu genel müdürü Ramazan Doğru’yu değil2 Ramazan gibiler ancak “heterodoks” sistemler içerisinde korunarak, ve ancak kısa süreli bir başarı gösterebilirler.

Apple veya Google gibi bir işletmeyi ise Soma örneğini takip ederek kuramaz ve yönetemezsiniz. Bunun ilginç bir nedeni var: ekonominin normal bir günde ve sistemin sıradan aktörleri için işleyen kuralları “gelişme”yi ve dönüşümü açıklayamaz3. Gelişmeye neden olan şeyler birilerinin ekonominin normal akışını “bozma”sı ile oluşur. İnovasyon (yenilikçilik) yazınında İngilizce “disrupt” denilen, Türkçe aksatma, bozma, altüst etme diye tercüme edebileceğimiz bu durum Google veya Apple gibi bir işletmenin kendi pazarını yaratan bir ürün veya hizmetle (örn. Akıllı telefon) sahneye çıkması ve hep var olacağını sandığımız bazı pazarların da (örn. tuşlu cep telefonu) akşamdan sabaha yok oluvermesi durumudur. Ekonomi bilimi normal durumu inceler ve anormal durumları (kriz) bertaraf etmeye çalışırken, işletme bilimi tam da bu normal durumu bozan işletmelerin nasıl yönetileceğiyle ilgilidir diyebiliriz. Bir anlamda iyi bir yöneticinin derdi daha iyi bir sistem yaratmak için var olanı zorlayıp çatlatmak, ve çatlaklardan yeni bir yol açmak olmalıdır. Elon Musk muhtemelen çok kötü bir bankacı veya ekonomist olurdu, ama yönetici ve girişimci olarak biçilmiş kaftandır. Bu yüzden bu kadar para hesabı yapan fon yöneticileri milyarlık füzeleri çiklet tükürür gibi patlatan Elon Musk gibi adamların peşinde koşarlar. “Normal” para hesabı kafasıyla yapılamayacak o işler tam da eninde sonunda en büyük parayı doğuran işlerdir çünkü.

Bu nedenlerdendir ki “nasıl yönetmeli” sorusu işletme yönetiminin sonucu olan para ile değil nedeni olan insan ile ilgili olarak cevaplanabilir ancak. Soma ve Bartın’daki maden işletmeleri bu yoldan gitseydi yüz karası değil yüz akı işletmeler olabilirlerdi. Hatta muhtemelen fosil yakıt işinden hemen çıkar ve gerçekten geleceği olan bir şeyler ortaya koyarlardı.

İki gün sonra yeni bir eğitim yılı başlıyor. Biz de öğrencilerimize sıra dışı bir şeyler yapabilmeleri, sıradan olanın ötesini görebilmeleri için elimizden geldiğince iyi bir eğitim vermeye çalışacağız. Yoksa sıradanlık için zaten bir eğitime ihtiyaçları yok. Yeni eğitim dönemi hepimize hayırlı olsun.

1https://www.karar.com/guncel-haberler/bize-komur-lazim-sizin-caniniz-degil-1697641 (30 Eylül 2023)

2https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-65582766 (30 Eylül 2023)

3McCloskey, D. N. (2010). Bourgeois dignity: Why economics can’t explain the modern world. University of Chicago Press.

“Uygulamalı Sosyal Ağ Analizi” Türkçesi yayınlandı

Önceki yıl İngilizce olarak yayınlanan kitabım şimdi Türkçe olarak basıldı. Sosyal ağ analizi alanında hem kuramları öğrenmek hem de uygulamalar yapmak isteyen araştırmacı ve öğrencilere yönelik kitap her bölümde vaka analizleri ve R platformu için uygulama örnekleri sağlıyor.

Süreçteki katkıları için Tüm İzmir Ekonomi Üniversitesi Yayınları ekibine, özellikle de editörümüz Raşit Çavaş’a teşekkürler.

Kitabı birçok noktada bulabilirsiniz. Yayınevinin sayfası kitabın künye bilgileri ve örnek bir kısmını sunuyor. Idefix gibi birçok noktada satılıyor olacak. Keyifli okumalar.

Uygulamalı sosyal ağ analizi-kapak

iyi iş … kötü iş …

Bir işletme hocası olarak son günlerdeki Migros haberlerini ilgiyle izliyorum. Önceki gün şirketin çok sayıda çalışanı ücret iyileştirme talepleriyle şirket yönetim kurulu başkanı Tuncay Özilhan’ın evinin önünde bir protesto gerçekleştirdiler ve polis tarafından gözaltına alındılar. Gözaltına alınan işçilerden birinin gözyaşları içerisindeki fotoğrafı da sosyal medyada çok yankı buldu. Bu sahneye işletme veya idari bilimler açısından nasıl bakabiliriz?

Aynı soruyu yıllar önce Beyza Oba hocamla beraber yazdığımız bir kitap bölümünde Soma maden faciası ile ilgili olarak sormuştuk*. İşletmeler ve yöneticiler böyle olaylarda nasıl tepki veriyor? Neden işletme bilimi tam da kendi uzmanlık alanları olan bu konuda hiçbir şey söyleyemiyor? Sorunun cevabı ithal kapitalizmin ve ona yönetici yetiştiren işletme okullarımızın çarpık felsefesine ve tarihçesine uzanıyor. O akademik metinde yazdıklarımı burada tekrar etmeyeceğim. Ama ana fikir şudur: bir işletme sosyal bir varlıktır, ve bu varlığı sadece parayla tarif edemezsiniz. O şekilde tarif etmekte ısrar ederseniz kötü bir iş çıkar ortaya. Sadece çalışanlarına yansıyan bir kötülük değil bahsettiğim; o zaten aşikar. Bu bakışın görmezden geldiği insani sınırlar aynı zamanda bu süfli Türk şirketi ile Silikon Vadisinin veya Kuzey Avrupa’nın başarılı işletmelerini ayıran görünmez sınırlardır. Sınırın diğer tarafında çok daha iyi işler var (mükemmel değiller, ama işletme biliminin teşhis edebildiği kadarıyla en iyiler.)

İşletme bölümüne yeni başlayan öğrencilere genellikle sorarım: “bir işletmenin varoluş amacı nedir?”. Öğrencilerin çoğu bu bölümü bitirmenin ne kadar kolay olacağına dair bir rahatlama hisseder ve bıyık altından gülümseyerek el kaldırıp cevap verirler: “kar etmek için”. Lise boyunca maruz kaldıkları şeylerin arasında Nietzche yoktur maalesef. Bu yüzden “insan olmanın” ve “yönetici/lider olmanın” nasıl birbirinden ayrılamayacağını konuşmaya başlarız. Ortada iki soru vardır: (1) işinizi yönetirken vicdansız bir varlık gibi davranıp akşam eve gidince iyi bir insan olabilir misiniz ve olmak ister misiniz?, ve (2) böyle olursanız yönettiğiniz şirketten nasıl bir cacık olur? İnsan olmak kapının önüne çıkmak ve onlarca yıldır ekibinizde çalışan insanlarla doğrudan konuşacak cesarete ve iyi niyete sahip olmaktır. Lider olmak ta kendini kızgın ve kaybolmuş hisseden bu insanlara onun yerine umut ve aidiyet duygusunu verebilmektir. Hesap makinesi liderliğin yerini tutamaz.

Şirketlerin kar etmesi nefes almak gibidir. Onsuz yaşayamazlar. Ama amaç bu mudur? Bir insana hayattaki amacını sorduğunuzu düşünün, cevabı “nefes almak” olsun. Bu kene gibi bir parazit için uygun bir cevap olabilir, ama insan dediğinin bir iddiası olmalı. Ticari işletmeler ekonomik koşullara göre zaman zaman az ya da çok kar edebilir. Ama ortada her ne varsa arkasındaki sebep nadiren acımasızlıktır. Genellikle başarının sebebi çalışanlarınıza güzel bir amaca hizmet etme ve aidiyet duygusunu, topluma ise kendisi için değer yaratmak konusunda samimi olarak çabalayan bir sosyal varlık olduğunuz duygusunu verebilmenizdir. İnsanların çaresizlikten değil, tercihleri nedeniyle çalışanınız veya müşteriniz olmasını istiyorsanız tabi. İşte bu yüzden işletme eğitiminin esası hesap değil ahlak ve davranış bilimidir.

İnsanı evrimsel olarak başarılı bir maymundan fazlası yapan şeyler doğal ya da doğuştan değildir. Bunlar insanlık olarak bizim iyi ve kötü deneyimlerle keşfettiğimiz kollektif tecrübeden ortaya çıkıyorlar. Vahşi bir sürü olmak yerine işbirliği ile bir uygarlık yaratmanın yolu birbirimize karşı iyi olmaktan geçiyor. Bu doğal değil, ayrıca her zaman kolay da değil. James Joyce’un güzel ifadesiyle “milyonuncu kez gidiyorum … dövmeye ruhumun örsünde soyumun yaratılmamış vicdanını”.

İşte bu yüzden yönetici adaylarına vicdan dövmeyi öğretmek bizim verdiğimiz eğitimin en önemli kısmı. Bugünden bakınca söyleyebilirim ki Tuncay Özilhan ve diğer Migros yöneticileri bu dersten fena çaktılar.

* Oba, B., & Gençer, M. (2016). The ghost in the system: Critical management studies in Turkey. In Critical Management Studies (pp. 203-218). Routledge.

YERSİS Proje raporu ve sitesi yayında

TC Sanayi ve Teknoloji Bk. Kalkınma Ajansları Genel Md. ile yürüttüğümüz bir yıla yakın süren çalışmanın sonunda “İller Ve Bölgeler Arası Sosyo-Ekonomik Ağ Ilişkileri Raporu” yayınlandı. Çalışmanın bir parçası olarak ortaya çıkan YERSİS web hizmeti de araştırmacılar için yayında. link